Dünya turizminin % 59 u uçaklar ile gerçekleşiyor. Normal seyreden bir turizm yılında yaklaşık 850 milyon kişi havayolu ile tatile gidiyor. Karayolu %35, Denizyolu %5, Tren ile seyahat ise %1 oranında gerçekleşiyor. Sadece havayolu ile seyahat edenler yaklaşık 10 milyon uçuşa sebep oluyorlar.
Bu uçuşların gökyüzünden dünyamıza bıraktıkları yakıt yoğunluğunu tahmin edersiniz. Turizm aslında hiç de öyle ‘bacasız sanayi’ değil. Turizmin kontrolsüz gelişmesi, önce tatil bölgesinin doğasına, sonra bölgedeki insanların yaşam kalitesine ve son olarak hep birlikte içinde yaşadığımız evrene büyük tahribatlar verebiliyor.
Özellikle karantina sürecinde evine kapanan insanoğlu doğaya verdiği zararın ne ölçüde olduğunu daha belirgin bir şekilde gördü, yaşadı. İlk kez tabiatın kokusunu içimize çekip, gökyüzünde süzülen kuşların kanat çırpışlarını bu kadar net duyabildik. Tabii ki günümüz koşullarında hayat bu dinginliğinde devam edemez. Bizler post korona sürecinde eskiye dönmenin çabası içindeyken, artık mümkün olduğunca doğaya sahip çıkarak, korumak ve gelecek nesillere emanet aldığımız gibi iletmek zorunda olduğumuzu maalesef atlıyoruz.
Bunun farkında olan dünya ülkeleri 2021 yılında sürekli bu konuyu gündemde tutarak, kapsamlı önlemler içeren birtakım kararlar aldılar. Bunun en önemlisi AB ülkelerinin ‘ gezegenimizde mevcut iklim krizi ile mücadele edilmesi adına aksiyon alabilecek son jenerasyon bizleriz’ diyerek, 14 temmuz 2021 günü karar altına aldıkları ‘Fit for 55’ bildirgesi oldu. Buna göre öncelikle 2030 yılına kadar Karbon Emisyon Oranı %55 oranında azaltılacak. Bu tarihi karar, enerji verimliliğini, yenilenebilir enerjiyi, arazi kullanımını, emisyon standartlarını ve enerjinin vergilendirilmesini düzenleyen 11 karar ve yönergeyi içermesi dolayısı ile oldukça önemlidir. Şimdilik alınan kararlar Türkiye’yi kapsamamakla birlikte, Avrupa ülkeleri ile gerçekleşen yoğun ticaret ve turizm yoğunluğu nedeni ile eminim yakın bir gelecekte kapımızı çalacaklardır.
Enerji kullanımı nedeni ile turizmin seyahat ve konaklama alanlarını yakından ilgilendiren bu konu yatay bir geçiş ile 2030 yılına kadar sonuçlandırılmak isteniyor.
Bu paketin turizmi doğrudan ilgilendiren kısmı ise, uçak yakıtının doğaya uyumlu hale dönüştürülmesi ve şu anda uçak yakıtındaki sıfır olan vergi oranının vergilendirilerek, elde edilen kaynağın iklim krizi için kullanılması olacak. Kısa mesafelerin uçak yerine karayolu ile yapılmasından, uçak depolarının sadece gidiş hattı için gerekli olduğu kadar doldurulmasına kadar, uçak fiyatlarının artırılmasından, bagaj kısıtlamasına kadar konu ilgili bir çok öneri gündemde.
İstesek de istemesek de gelecekte seyahatlerimize yeni formatlar atılacak ve bizler bunu gereğini tartışmadan yapmak zorunda kalacağız.
Zira tartışılmayacak tek konu söz konusu: sahip çıkıp, koruyamazsak Doğa gerçekten tükeniyor…