Antalya turizminin en önemli kültürel zenginliği Perge, Aspendos, Side üçlemesinden oluşan PAS turu idi. Turizmin hareketlenmeye başladığı 90 lı yıllarda Antalya’ya adım atan turiste öncelikle PAS turu sunulur, bu turda gezilip görülecek yerlerin 2000 yıllık Pamfilya’nın en kıymetli hazineleri olduğu üstüne basa basa anlatılırdı. Bir Antalya klasiği haline gelmiş olan PAS turu büyük harflerle yazılır, bu turu yapmamış olan turist Antalya’yı görmemiş sayılırdı. Tur paketlerinin en pahalısı olmasına rağmen açık ara en çok satılan her zaman PAS turu olurdu. Bölgenin en kıymetli turuydu.
Bir yanda Helenistik, Roma ve Osmanlı mimarisinin sentezi olan, sütunlu caddesi, devasa hamamları ve şehir surları ile ziyaretçilerini büyüleyen Perge, diğer yanda dünya üzerindeki en önemli tarihi yapılardan biri olan Aspendos Tiyatrosu misafirleri kendine hayran bırakırken, Agora ve Anfi tiyatrosuyla, rengarenk evler ve küçük dükkanlarla süslü daracık sokakların denize açıldığı harika bir sahil kasabası olan Side ile bütünleşirdi turistler.
Sadece örenyerleri değil, yol boyu beyaza bürünmüş uçsuz bucaksız pamuk tarlaları, Manavgat’ın otantik halk pazarı, Side’nin kumsalları, Maraş dondurmacısının şakaları, Şelale serinliğinde yenen öğle yemeği, sahil kenarında birbiri ardına dizilen modern otelleri ile dolu dolu bir Akdeniz özetiydi PAS turu.
Sıcaklarda imdadımıza yetişen Manavgat nehri serinliğinde yenilen öğle yemeği hiç bir otelin, restaurantın büfesi ile kıyaslanamayacak kadar doğal ve otantikti.
Sanırım bu turu yüzlerce kez yapmışımdır. Talep o kadar çoktu ki, haftada 3-4 kez PAS yollarında olurduk. Sanki Antalya’ya gelen her turist bu turu yapıyor gibiydi. Çoğu kez Perge’de anlatım yapılacak gölge bir yer bulmakta zorlanırdık. Aspendos tiyatrosunda boş bulduğumuz yere ilişir kısık sesle bu mimari şaheserin hikayesini aktarırdık.
Bütün gezi güzergahı, kafalarında şapkaları, ellerinde Pamfilya kitapları ile gezen turistlerle dolardı.
O zaman da bugünkü gibi çok sıcaktı, çok yüksek nem vardı, turist çok daha azdı ama geziyordu işte !…
Bu efsane PAS turu uzun zamandır yok. Yapılmıyor. Ya talep görmediği için sunulmuyor, ya da sunulmadığı için yapılmıyor. Turizmci arkadaşlarım ‘ o turist artık yok!’ diyorlar. Çoğu da turistin otel dışına çıkmasının neredeyse imkansız hale geldiğini, bunun için her yolu denediklerini söylüyor ve her zamanki gibi ‘her şey dahili’ suçluyor.
Kimileri ise değişen turist portfoyü ile kültürel turlar yerine, eğlencesi bol, yüzme aktiviteli turların tercih edildiğini söylüyor. Artık bu yönde turlar sunuluyor. Bunun bir de adı var: ‘Sulu Turlar’
Tekne, göl, nehir, şelale, akvaryum, kaydırak… hepsini kapsıyor.
ASLAN TURU
Hatta bu bile yetmiyor yeni, farklı bir şeyler gerekiyor. Krizlerle büyümüş Türk turizmcisi yaratıcılığını konuşturarak, turistin aklını çelecek, akıl almaz turlar yaratıyor. Bunun son dönemde en dikkat çekeni ise Aslan Turu. Turistler Kepezde bir doğa parkı içindeki aslanları ziyaret edebiliyor, isterlerse 5 avro karşılığında et satın alarak aslanları yemliyebiliyorlar. İsteyen 30 Avro karşılığında yavru aslanı kucağına alarak sevebiliyor. Antalya’nın şu aralar bu en popüler turuna özellikle çocuklu aileler yoğun ilgi gösteriyorlar. İkibin yıllık koskoca Aspendos, bir yavru aslan kadar ilgi görmüyor.
PAS TURU TEKRAR HAYATA GEÇİRİLMELİ
PAS turunun yapılmamasına içi burkulmayan turizmci yoktur. İkisi UNESCO Dünya Mirası geçişi listesinde bulunan bu değerlerimizi daha çok ön plana çıkarabilmeliyiz. Gelen turistin ören yerlerini gezme oranının çok düşük olduğunu hepimiz biliyoruz. Bunun tabii ki bir çok nedeni var. Ama bu, PAS turunun unutulmaya terk edildiği gerçeğini değiştirmiyor.
Bununla beraber artık yeni bir şeyler yaratmak konusundaki görüşlere sonuna kadar katılıyorum. Turizm, sürekli değişim içinde. Sosyal medya turizme önemli ölçüde yön veriyor. En önemli örneği Kapadokya. Yeni ve farklı ürünler yaratanlar turizmin ömrünü uzatabiliyor.
Antalya bu konuda maalesef gittikçe geriye düşüyor. Gelen turistte Akdeniz’de birinciyiz, ama gezen turistte değil. Böylesine kültürel zenginliklere sahip kaç sahil destinasyonu var dünyada?
Turizmdeki en ufak mutsuzlukta mağdur olan kesim sesini yükselterek hakkını aramaya çalışıyor. Ama örenyerlerinin kendini anlatma imkanı yok. Sadece sessiz isyanlarını gittiğinizde kızgın taşlarda hissedebilirsiniz. Biz onların sesi olmalıyız.
Oteller, Seyahat Acentaları , Turizm STK ları ve bütün turizm paydaşları topyekün harekete geçerek, bize emanet edilen bölgemizin kültürünü ön plana çıkaracak çalışmalara bir an önce başlamalıyız. Eminim çok farklı ve ilginç projeler ortaya çıkacaktır.