Hükümdar başarılarının şerefine halkın katılacağı şaşalı bir törenle atının üzerinde içinden geçeceği, değerli taşlarla bezenmiş bir Zafer Takı yapılmasını emreder. Eser büyük emeklerle yapılıp bittiğinde tören günü bütün halk bu şaheseri ve bu önemli anı yaşamak için Zafer Takının açılışına koşar. Hükümdar halkın coşku seli eşliğinde altından geçmek için Zafer Takına doğru ilerler. Alkışlar içinde takın altından geçmeye çalışan Hükümdarın başındaki tacı Zafer Takına takılır ve düşer. Zafer Takı alçak yapılmıştır.
Halk önünde küçük duruma düşen Hükümdar bütün öfke ve kızgınlığıyla Zafer Takını yapan Baş Mimarın derhal asılmasını emreder. Alelacele İdam sehpası kurulur. Baş Mimar çağırılır, son sözü sorulur. Baş Mimar kendisinin hiçbir suçu olmadığını, tek sorumlunun inşaatı yapan işçilerde olduğunu söyler.
Bunun üzerine Baş Mimar serbest kalır, hemen inşaatı yapan işçiler çağırılır. Son sözleri sorulur. İşçiler kendilerinin bu işte hiçbir suçu olmadığını, taşları yanlış kesen taş ustalarının suçlu olduğunu söylerler.
İşçiler serbest kalır, taş ustaları huzura çağırılır. Taş ustaları kendilerinin bu işte hiçbir suçu olmadığını, proje sorumlusunun kendilerine verdiği ölçülerle çalıştıklarını söylerler.
Taş ustaları serbest kalır, proje sorumlusu çağırılır. Son sözleri sorulduğunda proje sorumlusu hiç bir suçu olmadığını, hükümdarın sonradan yapılmasını istediği değişikliklerin bu sonuca yol açtığını söyler.
İşin içinden bir türlü çıkamayan Hükümdar, ülkenin en yaşlı ve bilge kişisinin derhal huzura getirilmesini ve ona danışılmasını emreder. Böylesine karmaşık bir konuyu ancak onun çözebileceğini söyler.
Ayakta güçlükle durabilen, ömrünün son günlerindeki yaşlı bilge böyle hassas bir konuda hata yapılmamasının ve gerçek suçlunun cezalandırılması gerektiğini ve bu durumun tek sorumlusunun Zafer Takının kendisi olduğunu söyler.
Bu fikri onaylayan Hükümdar, hemen Zafer Takının darağacına asılmasını emreder. Ancak Hükümdarın danışmanları Zafer Takının Hükümdarlığın şanlı temsilcisi ile temas ettiğini ve hiçbir zaman boynuna darağacının ilmiğinin geçirilemeyeceğini söylerler.
Bu arada bu keşmekeş esnasında yaşlı bilge bitap düşüp ölmüş olduğundan tekrar fikrini sorma imkanı yoktur. Hükümdarlığın kadıları yaptıkları toplantı sonrasında Zafer Takının alt kısmının hiçbir yere temas etmemesinden dolayı bütün bu olayın sorumlusu olarak asılabileceğine belirtirler.
Zafer Takının alt kısmı getirilir. Cellat Zafer Takına ilmeği geçirirken, darağacının ipinin çok kısa kaldığını görür. Darağacının ipini yapan usta huzura çağırılır. Usta Darağacını kuran marangozların idam sehpasını çok yüksek kurduklarını ve onların suçlu olduklarını söyler.
Kral artık halkın sabırsızlandığını ve öfkelendiğini, bir an önce bu idam tahtasına uygun birinin bulunarak asılması gerektiğini, kimin suçlu kimin suçsuz, kimin haklı, kimin haksız olduğuna dair tartışma ve ayrıntıların daha sonra müsait bir zamana bırakılması gerektiğini söyler.
İdam sehpasına uygun kişiyi bulmak üzere, çok kısa bir zaman içinde bütün şehirdeki insanların boyu ölçülür. Darağacına boyu yetişecek tek kişinin Hükümdarın kendisi olduğu ortaya çıkar. Nihayet birini bulmuş olan halkın coşkusu karşında fazla direnemeyen Hükümdar asılır.
Hükümdarın sağ kolu olan yardımcısı ‘nihayet birini astık, yoksa kalabalığın öfkesini kontrol edemezdik, Hükümdarlık ve Taç büyük zarar görürdü’ diye etrafındakilere durumu özetler.
Ancak birden farkına varırlar ki: Hükümdar ölmüştür ve acilen yeni bir Hükümdar seçilmesi gerekir. Geleneklere göre Şehrin kapısından ilk içeri giren kişi kimin Hükümdar olduğuna karar verir.
Bütün ahali apar topar şehrin girişine koşup, kapıdan geçecek ilk kişiyi beklemeye başlar. Saatler sonra eşeğinin üzerinde şehrin delisi kapıdan giriş yapar. Merakla ona kimin Hükümdar olacağını sorarlar. ‘Karpuz’ der. Karpuzu çok sevdiğinden, karpuzdan başka hiçbir şey düşünmediğinden ve her şeye ‘Karpuz’ diyerek cevap veren delinin sözünü yerine getirmek zorunda kalırlar.
Bir karpuz bulunur, başına törenle taç geçirilir ve Hükümdar ilan edilir.
Böylelikle Halk sakinlemiş, taç sahibini bulmuş, Hükümdar asılmış, sular durulmuş ve Karpuz Hükümdarlığı kurulmuş olur.
Hikaye bu kadar…
Seçim ertesinde yüz yıllık Cumhuriyet Halk Partisinde yaşananlar, bana İdris Şah’ın Orient öğretilerini aktardığı ‘Hayallerin Kervanları’ adlı kitabındaki bu öyküyü hatırlattı.
Haftaya yine turizm.
Hoşçakalın…