Kurlar Yükleniyor...
articledummy

Su Gibi Aziz Ol

Su…
Hayatın özü.
Toprağın, insanın, medeniyetin nefesi.

Bizim kültürümüzde su, sadece bir içecek değildir.
Atalarımız “Su gibi aziz ol” derken aslında bir ömürlük öğüt bırakmışlardır.
Su; bereketin, iyiliğin, merhametin ta kendisidir.

Geçmişimize baktığımızda görürüz ki, su bizim için yalnızca bir ihtiyaç değil; hayrın, zarafetin ve estetiğin sembolüdür.
Osmanlı’da çeşme yaptırmak, sadaka-i cariye sayılırdı — yani öldükten sonra bile sevabı devam eden bir iyilik…
Padişahlar, valide sultanlar, hayırseverler; su ikram etmek için görkemli sebiller yaptırırdı.
Kimisi kubbesine şiir yazdırır, kimisi mermerine nakış işlerdi.
Çünkü çeşme, sadece su değil; kültür, iman ve merhamet demekti.

Bir an durup düşünelim…
İstanbul’da Topkapı Sarayı ile Ayasofya arasında zarafetle yükselen Sultan III. Ahmed Çeşmesi’ni…
1728’de Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın önerisiyle, Mimar Ahmet Ağa tarafından inşa edilmişti.
Bir zamanlar Bizans dönemine ait bir çeşmenin yerine yapılan bu eser, bugün bile önünden geçen herkese o çeşmeden sadece su değil, medeniyet aktığını hissettirir.

Mahalle çeşmeleri…
Mahallenin buluşma noktası, sohbet köşesi.
Çocukluğumuzda testilerle, bidonlarla su doldurmak günlük hayatın doğal bir parçasıydı.
Şimdi bunlar birer nostalji…

Köy çeşmeleri…
Hem insanların hem hayvanların kana kana içtiği, doğayla dost sessiz tanıklar.

Ve sebiller…
Bir vakıf görevlisinin, yani “sebilci”nin halka su dağıttığı küçük yapılar.

Bazı şehirlerimizde hâlâ hayır sahiplerinin yaptırdığı çeşmelere rastlıyorum.
Taşına dokunduğunuzda tarih kokusunu hissediyorsunuz.
Bir zamanlar her köşe başında gürül gürül akan çeşmeler vardı.

Düşünün…
19. yüzyıl İstanbul’unda üç bine yakın tarihi çeşme bulunuyordu.
Bugün sadece bir avuç kaldı.
Anadolu şehirlerinde de durum farklı değil.
Çeşmeler ya kurudu, ya beton duvarların arasında kayboldu ya da bakımsızlıktan unutuldu.

Oysa…
Bir damla suyu paylaşmak, yalnızca susuzluğu gidermek değil; iyiliği, misafirperverliği, insanlık sıcaklığını paylaşmaktır.
Belki de bugünün otelleri, şehirleri, kurumları için en sade ama en derin sürdürülebilirlik adımı, suya yeniden hayat vermektir.

Bir çeşme yaptırmak…
Bir damla suyu hayırla akıtmak…
Kalplerde iz bırakmanın en zarif yolu.

— İster tek başına ister el ele vererek — medeniyetimizin zarif bir mirası olan çeşme geleneğini yeniden yaşatabiliriz.
Bir damla suyu paylaşmak sadece susuzluğu gidermek değil; iyiliği, misafirperverliği ve insanlık sıcaklığını da paylaşmaktır.
Belki de en sade ama en anlamlı sürdürülebilirlik adımı, suyu hayırla akıtmak, kalplerde bir iz bırakmaktır.

Side veya Belek meydanlarında yapılacak bir çeşmeyi hayal edin…
Hayali bile güzel.

Üzerine bir de kocaman harflerle şu sözleri yazdık mı, tamamdır:
“Su gibi hayat ver.
Su gibi faydalı ol.
Su gibi temiz ol.”

 

Yayın Tarihi
13.10.2025
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla