Sabah serindi. İstanbul Boğazı’nda ince bir sis vardı.
Radyoların cızırtılı sesi, sokaklara yayılan bir hüzün gibiydi.
O sabah, Türkiye sustu.
Dolmabahçe’nin önünde bir grup insan toplanmıştı.
İşçisiyle, memuruyla, askeriyle, köylüsüyle, öğrencisiyle… herkes oradaydı.
Ama bütün gözler aynı yere çevrilmişti:
Bir pencereye.
Bir odadaki sessizliğe.
Bir milletin kalbine.
Sonra o cümle duyuldu:
“Saat dokuzu beş geçe, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ebediyete intikal etti.”
Bir kadın çığlık attı.
Bir çocuk, anlamını bilmeden ağladı.
Bir asker, şapkasını çıkarıp yere bıraktı.
Ve Boğaz’ın suları bir anlığına durdu sanki.
Yurdun dört bir yanında aynı sessizlik yayıldı.
Kars’ta nöbet tutan asker de sustu,
Edirne’de sabah sütünü taşıyan köylü kadın da…
Radyosu olmayan köylerde bile insanlar hissetti;
sanki yüreklerine görünmez bir el dokundu.
“Gitti…” dediler fısıltıyla.
Ama gitmemişti aslında.
O gün, bir çocuk defterinin kenarına
“Ben Atatürk’ü çok seviyorum.” yazdı.
Bir öğretmen, “O’nun istediği gibi çalışacağız.” dedi.
Bir çiftçi, sabanını toprağa daha sıkı bastı.
Bir kadın, başını kaldırıp “O bize inandı.” diye düşündü.
Ve o an, bir ağaç kökünü biraz daha derine saldı.
Bir zamanlar Yalova’da, köşkün yerini değiştirip ağacı koruyan O’nun inceliği hatırlandı.
Dağlardaki kurtlar, kuşlar ve atlar…
O’nun sevgisini hisseden tüm canlar sessizce yas tuttu.
O, yalnız insanın değil, doğanın ve hayvanın da dostuydu.
Hayatının her döneminde yanında bir at, bir köpek, bir kuş olmuştu.
O, bu toprakların damarlarında dolaşan bir ışıktı.
Bir milletin alnına düşen temiz bir aydınlıktı.
Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Mustafa Kemal’in Kağnısı”nda dediği gibi:
Analar taşıdı onu Anadolu yollarında,
Bir kağnının gıcırtısında büyüyen destandı o.
Dağ taş dinledi onu, rüzgâr bile susarak,
Bir milletin kalbinde yürüyen Mustafa Kemal’di o.
Saat dokuzu beş geçe durmuştu kalbi,
ama milyonlarca kalpte aynı anda atmaya başlamıştı.
Bugün yine saat dokuzu beş geçe duracağız.
Ne bir emirle, ne bir zorunlulukla…
Kalbimizle duracağız.
O, hâlâ burada:
Her çocuğun gülüşünde,
her askerin nöbetinde,
her Anadolu kadınının yüreğinde,
her Türk’ün kalbinde.
Atatürk hâlâ yaşıyor.