Uşak’taki Küçükler Barajı kurumuş.
Şehir günde sadece 6 saat su alabiliyor.
Bir başka yerde elektrik, “planlı kesinti” adı altında yok.
2025’in su ve elektrik kesintileri artık gündemimizin tam ortasında.
Sessiz bir çığlık gibi…
Endişe, korku ve belirsizlik içinde yankılanıyor.
Beni çocukluğuma götüren gelişmeleri izliyorum:
Eski kullanılmayan eşyaları eskiciye verip, mandal ve plastik bidon almak;
o bidon ve kapları evin dört bir yanına serme;
gece geç saatlerde gelen suyu kaplara, kaçaklara doldurmak…
Römorklarla dağıtılan suyu bidon veya kovalara doldurup eve taşımak, bizim çocukluğumuzun anılarıydı.
Bir düşünün… Tatildeyiz.
Güneş tepede, deniz mavi, rüzgâr hafif…
Ama duşta su yok.
Klima çalışmıyor.
Asansör çalışmıyor.
3. kattaki müşteriler merdivenleri çıkıyor, bavullarla…
Ve bir yandan da elektrik kesintisi yüzünden otelin interneti çökmüş.
Misafir akşam yemeğine oturmuş;
Mutfakta su yok.
Şef, “Yarım porsiyon mu yapalım, su gelince tamamlarız” diyor.
Tatilin konforu gitmiş, keyfi kaçmış.
Otel yönetimi çaresiz: “Yine biz mi suçluyuz?”
Bu arada yeni maliyet artışları otel yönetiminin gündeminde.
Suyun tüketimi 2 katına çıkmış,
Suyun dolaşımı ve iletimi için pompaların elektrik tüketimi artmış.
Otellerde hem elektrik hem su bağımlılığı çok yüksek; birbirine zincirleme bağlı.
Konunun öneminin çoğu zaman farkında bile değiliz… Ta ki muslukta su akmayana kadar.
Ve işin bir diğer boyutu var:
Su ve elektrik kesintileri sadece altyapı veya konfor kaybı sorunu değil;
özellikle su kesintileri esnasında ve sonrasında, şebeke sistemleri ve insan sağlığı açısından riskler var.
Finalde, turizm, ekonomi, yaşam kalitesi, hatta ülke itibarı sorunu.
İlerleyen zamanlarda şebeke kayıp-kaçak oranları, atıksuların ileri kademe arıtılması, bahçe sulama programları, ağaçlandırma, suyu az seven bitkilerin ekimi, yağmur suyu hasadı, jeneratörler, su tankları, kuyular, yedek sistemler, yenilebilir enerji kaynakları ve akıllı sayaçlar gündemimizin baş köşesinde olacak.
Kaynaklarımız sonsuz değil!