Bir habere göre 29 yıl aradan sonra Antalya kar gördü. 25.01.2022 saat 04.45 gibi başlayan kar denize ve şehrimize yağmaya başladı. Günler öncesinden bekleyenleri biliyorum. Ülkemizin birçok bölgesinde kar yağışı var. Ancak sıcaklığı ve nemi şöhret olan Antalya için kar yağması ciddi bir olay, not edilmesi gereken bir tarih.
Her kar yağışında “Yada Taşı” aklıma gelir. Türk mitolojisinde Tanrının, büyük kamlara armağan ettiği, istenildiğinde yağmur ve kar yağdırılan, sık sık ele alınmayan ve kullanıldıkça gücü geçen sihirli taş. Çin kaynaklarına göre Türk şamanları savaşlarda kar ve yağmur yağdırarak zaferler kazanmışlardır. Yada taşı ile ilgili çeşitli görüşler var. İslam yazarlarına göre: “Hz. Nuh Peygamber Türkistan’ı oğlu Yafes’e verdiği zaman o bu kurak ülkeyle ne yapacağını sorar. Babası da oğluna yağmur yağdırma kudretini bahşeder ve üzerinde dua (İsm-i Azam) yazılı olan bir taş verir; ihtiyaç halinde bu yazılı taş ile Allah’a dua edilerek yağmur yağdırılırdı. Buna ‘’Yada taşı’’ adı verilirdi.”
Yada taşı Çin, İslam, Hıristiyan kaynaklarında ve Divan-u Lügati’t Türk’ te geçmektedir. Kaşgarlı Mahmut yada taşını şöyle ifade eder: “Bir türlü kamlık (kahinliktir). Belli başlı taşlarla (yada taşı ile) yapılır. Böylelikle yağmur ve kar yağdırılır; rüzgar estirilir. Bu, Türkler arasında tanınmış bir şeydir. Ben bunu Yağma ülkesinde gözümle gördüm. Orada bir yangın olmuştu, mevsim yaz idi; bu suretle kar yağdırılırdı ve Ulu Tanrı’nın izniyle yangın söndürüldü.”
Maalesef elimizde Yada taşı yok, yağmura, rüzgara ve kara müdahale edemiyoruz ancak atmosferi bozarak daha düzensiz hale getiriyoruz. Tabiatın ciddi değişim içerisinde olduğunu görüyoruz. Sebebi Covid’e bağlanır mı? Etkisi var mı? Bilinmiyor? Ancak 2020 yılından beri gördüklerimiz, yaşadıklarımız var.
İklim değişikliği ve küresel ısınma başta olmak üzere bugün dünya’nın karşı karşıya kaldığı hava, su ve toprak kirliliği, çölleşme, biyolojik çeşitlilik kaybı, ormansızlaşma, ozon tabakasının tahribatı, asit yağmurları, tehlikeli atıklar, deniz ve okyanus kirliliği gibi küresel çevre sorunları çevrenin sürdürülebilirliğini tehlikeye atmaktadır. Bu çevre sorunları insanların güvenliği, sağlığı, üretkenliği, diğer canlı türlerinin bekası, gıda güvenliği ve su kaynakları üzerinde tehdit oluşturuyorlar.
Üstelik çevre sorunları pandemilerle birleşince etkileri daha da yıkıcı oluyor. Epidemi ve pandemilerin başlangıç noktalarına baktığımızda doğal bozulmanın meydana geldiği yerlerden başladığını buralardan patlak verdiğini görüyoruz. Farklı canlı türlerinden bazılarının yok olması ve hayvan monokültürünün oluşturulması zoonotik hastalıkları bulaştırıcı hale getirebilmektedir. Durum böyle olunca çevre sorunları insan sağlığı üzerinde zoonotik hastalıkların yayılmasında etkili oluyor.
Doğa tahrip edildikçe, biyolojik çeşitlilik azaldıkça insan ve vahşi yaşam arasındaki etkileşim artmakta ve bunun sonucunda da hayvanlardan insanlara, insanlardan hayvanlara hastalık bulaşma riski artmakta. Bugün bütün dünyayı etkisi altına alan korona virüs salgını da (Covid-19) zoonotik bir hastalıktır. İnsanların doğayı önemli ölçüde tahrip ettiği ve vahşi yaşamla temas etmesiyle ortaya çıkmıştır. Covid-19 salgınının çıkış noktası olan Wuhan kenti de bir istisna teşkil etmemekte ve “1984 ve 2020 yıllarındaki uydu görüntüleri, şehrin doğal alanların içine ne kadar genişlediğini, girdiğini ve habitat tahribatını göstermektedir.”
Öncelikli amacı insan sağlığını ve hayatını güvence altına almak olan salgın kontrol önlemleri (Sokağa çıkma yasakları, yurt içi ve yurt dışı seyahatlerin kısıtlanması, evden ve/veya dönüşümlü çalışma, sosyal mesafe, karantina önlemleri ve zorunlu maske kullanımı gibi hijyen önlemleri) Covid-19 salgınında çevreyi olumlu etkilemiştir. Çevre kirliliğinin lokomotifi olan insan faaliyetlerinde bir yavaşlama görülmüştür. Dolayısıyla pandemi nedeniyle alınan önlemler sonucunda hava kirliliğinin, su kirliliğinin ve gürültü kirliğinin azalması gibi çevre sorunlar bakımından bir dizi pozitif etki ortaya çıkmıştır. Hava kirliliğindeki gözle görülen düşüşün yanı sıra, denizlerin, sahillerin ve kanalların temizlenmesine ve gürültü kirliliğinin azalmasına etki ettiğini gösteren veriler bulunmaktadır. Venedik, İstanbul boğazında yunusların görülmesi yada Uludağ’ın İstanbul’dan net görülmesi, sulak alanlardaki flamingo, martı, ördek ve turna gibi su kuşlarının sayılarının artması, denizlerdeki oksijen seviyesinin artması olumlu etkileridir.
Olumsuz etkileri ise geri dönüşüm faaliyetlerinin salgın nedeniyle sekteye uğraması ve giderek artan atıklardır. Bazı ülkelerde geri dönüşüm merkezlerinde virüsün yayılmasından endişe edildiğinden, geri dönüşüm programları askıya alınmış ve atık yönetimi kısıtlanmıştır. Tek kullanımlık kağıt ve plastik malzemeler, tıbbi atıklar (Kullanılmış maskeler, eldivenler, kullanılan veya son kullanma tarihi geçmiş ilaçlar gibi) halen büyük sorun olmaya devam ediyor.
Büyük soru; Sera gazı emisyonlarının kısa bir süre düşmesi, fosil yakıtlarının kullanımı ve ormansızlaşma devam ederken çevreyi nasıl koruyabiliriz?
Covid-19 salgını, çevresel iyileşme mekanizmasının daha iyi anlaşılması ve sağlıklı bir çevre oluşturulması açısından önemli bir fırsattır.