Davos, Hastalık X ve Antik Virüsler

Dr. M. Recai YILMAZ

Her yıl İsviçre'nin kayak cenneti Davos kasabasında düzenlenen "Davos Zirvesi" veya bilinen adıyla "Dünya Ekonomik Forumu" (WEF), 1971 yılında İsviçreli-Alman ekonomist ve profesör Klaus Schwab tarafından küresel iş birliğini politik, sosyal ve ekonomik düzeyde teşvik etmek amacıyla kuruldu.

Zirve gerçekleştiğinde, dünya nefesini tutar.

Her seferinde yankı bulan gelişmeler ve geniş kitlelerin ilgisini çeken olaylar olur.

Davos zirvesi, dünya liderleri, uluslararası şirket yöneticileri, girişimciler, akademisyenler, STK liderleri, medya temsilcileri, her inançtan aktivistler, ünlüler ve yardım kuruluşları temsilcilerini ağırlayan bir platformdur.

Bu toplantılar, küresel ölçekte değişimi etkilemeye yönelik lobi faaliyetlerini ve güçlü elitleri etkileme çabalarını içeren bir beyin fırtınasıdır.

Katılımcılar, farklı renklerdeki yaka rozetleri ve hologramlı beyaz yaka kartlarıyla belirlenir, resmi konuk listesi 2-3 bin kişiyi bulur.

Ancak her katılımcı her toplantıya katılamaz.

Dikkat çeken lüks helikopter trafiği ve zirve sırasında düzenlenen partiler, işin öteki yüzünü ortaya koyar.

2024 Davos Zirvesi de gerçekleşti.

Dünya Sağlık Örgütü Başkanı, X Hastalığı olarak bilinen bir hastalıktan bahsetti, bu da farklı yorumlara neden oldu. Herkes, Covid-19 pandemisi endişeleriyle durumu anlamaya ve yorumlamaya çalıştı.

"Hastalık X", 2018'de Dünya Sağlık Örgütü tarafından gelecekte potansiyel bir tehdit olarak belirlendi. Halk sağlığı için endişe verici mikroorganizmaların yaratabileceği salgınlara hızlı ve bilimsel bir yanıt verme amacını taşıyan bir Ar-Ge projesi olarak öne çıkıyor.

Önleyici tedbirler, hızlı müdahale, küresel iş birliği, aşı, test ve tedavi politikalarını belirlemeyi hedefliyor.

Neden bu senaryolara çalışılıyor?

Çünkü elimizde çok güçlü deliller var.

Arktik bölgesindeki permafrostun en derin katmanlarında milyonlarca yıl öncesine ait virüslerin bulunabileceği, dünyanın ısınmasıyla erime ve sonrasındaki madencilik, petrol çıkarma ve endüstriyel faaliyetlerin artmasıyla bu virüslerin serbest kalabileceği ihtimalleri değerlendiriliyor.

Benzer değerlendirmeler derin deniz madenciliği, orman tahribatı, tarım alanlarının kontrolsüz genişlemesi ve vahşi yaşamın istismarı gibi etkenler için de yapılıyor.

Mesele, salgınların geçmişine bakıldığında ortaya çıkıyor. Yeni ortaya çıkan hastalıkların hemen hemen birçoğunun toprak alanlarının kullanımındaki değişikliklerden kaynaklandığını gözlemliyoruz.