Kurlar Yükleniyor...
articledummy

Meselenin Özü: Enerji

İnsanın doğa üzerinde nasıl bir baskı kurduğunu anlamak için baskının gerçek nedenlerini görmek gerekiyor. Meselenin özüne inmek gerekiyor

İnsanın doğa üzerindeki baskısının kökünde ekonomi ve çoğalması var.

1900 yılında 3,42 Trilyon ABD doları olan dünya ekonomisi büyüklüğü, 2000 yılında 62 Trilyon ABD doları seviyesine, 2022 yılında ise 100 Trilyon ABD dolara ulaştı. 1900 yılı başında 1,6 milyar olan dünya nüfusu ise 120 yıl sonra 8 Milyara çıktı.

Anladığımız insanlık hız kesmeden ekonomik faaliyetlerine devam ediyor ve çoğalıyor.

İnsan-doğa ilişkisini ekonomi parantezine almadan durumu anlamamız biraz zor. Küresel ekonominin ortaya çıkardığı mevcut yaşam biçiminin ekosistemi alt üst ettiğini, küresel ekonominin ulaştığı üretim ve dolaşım hızının birçok sorunun kök nedenleri olduğunu biliyoruz.

İnsanın yaşadığı ve üretim yaptığı ya da başka bir deyişle işgal ettiği alanlardaki artış buna karşın doğa alanlarındaki daralma bizleri birçok sorun ile karşı karşıya bıraktı, bırakacak.

İnsan neden bu kadar alanı işgal ediyor?

Sebebi ekonomik kaygılarda yatıyor!

Ana başlıklar temelinde; artan enerji/yakıt talebi, artan mineral/maden üretimi ve bunları taşıma-lojistik faaliyetlerinin artışı.

World Mining Data'nın verilerine göre; 1984 yılında çıkarılan endüstriyel maden miktarı 950 milyon tondan, 2000 yılında 1 milyar 216 milyon tona çıkmış. 2019 yılında çıkarılan mineral madde miktarı ise 2,5 milyar tona yaklaşıyor. 1984'ten sonraki 16 yılda üretim 203 milyon ton artmış. 2000 yılını takip eden 19 yılda ise 1 milyar 262 milyon tona ulaşmış.

Her birim madenin çıkartılmasının doğaya verdiği zararı dikkate aldığımızda 35 yılda 55,6 milyar ton mineral madde doğadan çıkartıldığını görüyoruz.

Resmen dünyayı eritiyoruz.

Devam edelim…

Deniz yolu ile taşınan yük dünyanın ne kadar büyük bir fabrikaya dönüştüğünü ortaya koyuyor. Dünyada üretimin artmasıyla mal dolaşımı ve hızlanması artmış durumda. 1980 yılında deniz yolu ile taşınan ticari yük 1 milyar 255 milyon ton iken, 2000 yılında bu miktar ikiye katlanarak 2 milyar 635 milyon tona çıkmış. 2018 yılında ise, 6 milyar ton gibi olağanüstü bir rakama ulaşmış. (Review of Maritime Transport 2019)

1980 yılında ülkeler arasında yolculuk yapan yolcu sayısı 642 milyon iken, 2000 yılında üçe katlanmış, 1 milyar 671 milyona çıkmış. 2018 de ise 4 milyar 233 milyona ulaşmış. Yani, yılda her iki kişiden biri uçak yolculuğu yapıyor.

Bütün bu hareketlilikte elektrikten, kömürden, petrolden, gazdan, nükleerden ve jeotermalden üretilen   enerji tüketiliyor.

Güneş, rüzgar ve jeotermal enerji kullanımı artsa da enerji üretimi için doğadan kopartılan hammaddeler ve üretim hızını düşündüğümüzde durumun sürdürülebilir dünya olabilmek için çok iyi olmadığını söyleyebiliriz.

Üstelik iklim anlaşmalarına rağmen fosil yakıtlarının kullanımı ve topraktan çıkartılması hız kesmedi. Hatta daha da hızlandı.

Yazıyı hazırladığım anda 2022 İklim Şeffaflığı raporu (Climate Transparency Report) yayımlandı. Rapor, Çin ve Türkiye'nin kişi başına düşen emisyonlarda 2019’dakinden daha yüksek seviyeye ulaştığını kayıt altına aldı. İklim Şeffaflığı raporu, enerji emisyonlarının 2021 yılında G20 ülkelerinde benzer şekilde yüzde 5,9 artarak salgın öncesi seviyelerin üzerine çıktığını belirtiyor.

Vazgeçilmez olan “enerji”, çağımızın olmazsa olmazı, acaba insanoğlunun sonunu mu hazırlıyor?

 

Yayın Tarihi
05.12.2022
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla