Turizm sektörü, 21. yüzyılın ikinci çeyreğine adım atarken dijitalleşmenin eşiğinde değil, tam ortasında. Misafirperverlik geleneğiyle şekillenen bu sektör, artık robot resepsiyonistlerle, yapay zekâ destekli sanal asistanlarla ve algoritmalarla tanışıyor. Bu dönüşüm heyecan verici olduğu kadar karmaşık soruları da beraberinde getiriyor: Dijitalleşme verimliliği artırıyor ama istihdamı nereye taşıyor?
Türkiye turizmi, son on yılda hızlı büyüme, ani düşüşler, pandemiyle artan dijitalleşme ivmesi ve şimdi yapay zekâya evrilen bir süreci yaşadı. Sektör “eski normal”in nostaljisi ile “yeni normal”in belirsizliği arasında salınıyor. Bir tarafta otellerin operasyonlarını daha verimli hale getiren yazılımlar, müşteri profili çıkaran algoritmalar, dijital rehberlik hizmetleri var; öbür tarafta ise iş bulmakta zorlanan ve bu sebeple sektör değiştiren turizm mezunları, sezonluk güvencesiz çalışanlar, personel bulamayan işletmeler.
Bu noktada şu soruyu sormak zorundayız: Yapay zekâ turizmi kurtarır mı, yoksa onu "insansızlaştırarak" dönüştürür mü?
Verimlilik mi, Değer mi?
Otellerin satın alma süreçlerinden misafir ilişkilerine kadar pek çok alanda artık yapay zekâ destekli çözümler var. Misafirin geçmiş rezervasyon verilerinden yola çıkarak oda önerisi yapan algoritmalar, sanal asistanlar sayesinde 7/24 kesintisiz müşteri hizmeti… Bütün bunlar işletme verimliliği açısından büyük kazanımlar sunuyor.
Ama turizmin özü, verimlilik değil deneyimdir.
Misafirle göz teması kuran bir resepsiyonistin yerini yapay zekâ alabilir mi? Dijital asistanlar, bir otel çalışanının empatisini, sabrını, kriz yönetimini ikame edebilir mi?
İnsan Unsurunu Gözden Kaçırmadan
Evet, teknolojiden korkmamalıyız. Ancak teknolojiyi kutsayarak insani sermayeyi göz ardı edemeyiz. Bugün turizm alanında eğitim alan gençlerin önemli bir kısmı mezun olduktan sonra sektörde hak ettikleri işi bulamamaları sebebiyle sektör dışına kayıyor. Aynı anda oteller de “nitelikli personel bulamıyoruz” diyor. Bu çelişki, sadece eğitim sisteminin değil, aynı zamanda sektörün insan kaynağına yaklaşımının da sorgulanması gerektiğini gösteriyor.
Yapay zekâya yatırım yapılırken aynı zamanda insana da yatırım yapılmalı. Turizm çalışanları teknolojiyle çalışabilecek becerilerle donatılmalı ama aynı zamanda "insan ilişkileri" gibi makineleşemeyecek alanlarda güçlendirilmeli. Bu sebeple yapay zekâ stratejileri, yalnızca teknolojik altyapıya değil, insan kaynağına yönelik dönüşüm vizyonuna da sahip olmalı. Mesleki eğitim programları, klasik müfredatın ötesine geçerek dijital okuryazarlık, veri yorumlama ve insan-makine etkileşimi gibi yeni modüller içermeli. Eğitim kurumları -özel sektör iş birliğiyle, otel zincirleri ile üniversiteler arasında dijital uygulamalar konusunda öğrencileri eğitecek anlaşmalar yapılmalı sektörün güncel bilgi ve deneyimi öğrencilere aktarılmalıdır.
Son Söz: Yapay zekâ belki turizmi daha verimli, daha hızlı ve belki de daha “akıllı” yapacak. Ancak bu dönüşümün kazananı, sadece teknolojiyi değil, aynı zamanda insana da yatırım yapanlar kazanacak.
Çünkü en nihayetinde, iyi bir seyahatin iz bırakanı; otelin duvarları değil, içindeki yüzlerdir.