Konaklama sektörü “Güvenli Turizm Sertifikasyonu” ile birlikte yeni bir evreye geçti. Birkaç etaptan oluşacağı söylenen ve beklediğimiz yeni çevre, sürdürülebilirlik sertifikasyonuyla da sektör büyük ve kapsamlı doğru, olumlu bir alana doğru yol alacaktır.
Çevre ve sürdürülebilirlik ile ilgili halihazırda düzenlemeler, teşvikler ve etiket çalışmaları mevcut. Yeni sertifikasyondan beklentim çalışmanın farklı yorumlara ve kafa karışıklığına yer vermeden bütünleştirici bir yapı ile hazırlanması, uygulanmasıdır. Yeni sertifikasyonda birbiri ile özellikle çevre yasaları ile çelişen kriterlerin olmaması önemli. Aksi durumda dağınıklığı, anlaşılmazlığı ve zorluğu beraberinde getirecektir. Küresel salgında bunu yaşadık. Farklı merkezli genelgelerde ve uygulamalarda birbirimize bakıp durduk.
Yeri gelmişken bu sorunu yaşamaya devam ettiğimizi hatırlatmak istiyorum.
Siz söylemeden ben yazayım. Canlı müzik ve nargile ne oldu?
El-cevap: Şu anda yassak!
İşte sürdürülebilirlik tam burada başlıyor! Kısıtlamaları, düzenlemeleri belirten genelgeler ve maddeleri bir türlü gözden geçirilemedi. İptal edilmeyi veya güncellemeyi bekliyorlar.
Daha beklerler mi? İnşallah! Ümitliyim. Bir önceki yazımda sürdürülebilirliğin gelişigüzel kullanılmasından, her projede süslü, afili bir terim olarak kullanılmasından usandığımı, bezdiğimi yazmıştım.
Yazıyı yazdıktan sonra genç ve başarılı bir diyetisyen kardeşim; - Abi bende “Sürdürülebilir Diyet Programı” uyguluyorum bilgisini aktarınca…
Sustum! Anlaşılan toplumumuzda işlerin doğru düzgün sürdürülebilmesine ihtiyaç var. Ne noksan ise bilinçaltımız onu destekliyor.
Hepimiz şu işler bir düzelse ve devam etse umudundayız.
Turizm sektörü, doğal kaynakların hızla tükenmekte olduğu ve nüfusun hızla arttığı dünyamızda sürdürülebilirlik ilkelerinin benimsenmesi gereken endüstrilerin en başında gelir.
Dünyaya genel olarak baktığımızda, 1950'den bu yana küresel nüfus üç kattan fazla artarak neredeyse 8 milyara ulaştı ve ekonomik üretim 12 kat arttı. Doğal kaynakların, minerallerin ve enerji kaynaklarının kullanımındaki büyük artış bu hızlı büyümeye imkan sağladı. Bu büyük ivme, yüz milyonlarca insanı yoksulluktan kurtarırken ekosistemleri olumsuz etkiledi. İklim değişikliğine neden oldu. Küresel olarak karasal alanların % 75'i ve deniz alanlarının % 40'ı ağır bir şekilde bozuldu. Fosil yakıtların sürekli kullanımı ve orman tahribatı, atmosfere sera gazlarının salınmasına ve iklim değişikliğine neden oldu.
Şu anda üç Dünya'nın sağlayabileceği kadar kaynak tükettiğimiz halde, kaynaklara ilişkin talebin 2060 yılına kadar iki katına çıkacağı tahmin ediliyor. Dahası, şu anda büyük miktarlarda atığın çevreye karışmasını engelleyemiyoruz. 2050 yılına kadar yıllık atık üretiminin % 70 oranında artması bekleniyor.
Bizim durumumuzda ortada;
Türk turizmi özellikle kıyı turizmine dayalı olması sebebi ile deniz suyu ve plajların temizliğinin yanı sıra gürültü, toz ve trafikten kaynaklanan hava kirliliği, çarpık kentleşme, kıyı bölgelerinde görülen beton yapılaşma ve orman yangınları gibi unsurlardan çok hızlı etkilenmektedir.
Durumumuz çok iç açıcı değil.
Sürdürülebilir bir yapıya kavuşmak için yatırımların doğaya veya biyoçeşitliliğe zarar vermemesi, yapılan faaliyetlerde kullanılan suyun, enerjinin, hammaddenin ve üretilen atıkların geri dönüşümü ve sürdürülebilir olması bir zorunluluk.
Ancak biz, bu coğrafyanın insanları, belki sıcakkanlılığımızdan, belki göçebeliğimizden kervan yolda düzelir, hallederiz, çözeriz... anlayışıyla devam etmeye sanki kararlıyız.
Başarabilir miyiz?
Çoklu kriz ortamlarında (sağlık, doğa, iklim, ekonomi...) yaşayan bir ülkede olduğumuzdan başarı zor ve uzakta görünüyor.
Başarı için sürdürülebilirlikte denge kurularak, toplumsal, ekonomik ve çevresel boyutlarıyla uyumlu bir planlama yapılmalı.Sürdürülemez üretim ve tüketim anlayışımızla sürdürülebilirlik devam etmemelidir. Son cümlede tanımı bir kez daha yazalım. Sürdürülebilirlik geniş anlamıyla kaynakların bozulma, kendini yenileyememe ve tükenme noktasına gelmeden dengeli biçimde kullanılmasıdır. Gelecek yazımda sürdürülebilir bir otel nasıl olmalı? Sorusu ile devam edelim…