Değişim ve gelişim birlikte; farkında olmakla başlar. Bilirseniz eksikliğinizi ve yüzleşirseniz onunla, düzeltmek için bir fırsat vardır. Diğer bir deyişle, fark yaratmak için önce farkına varmak gerekir. Bu bireyler için de böyledir, kurumlar için de ve tabi konu turizm olunca destinasyonlar için de…
Bakmak yetmez, görmek lazımdır ve sadece görmek de yetmez, sonrasında tanımlamak gerekir. Devamında ise teorileri pratiğe ve pek tabi söylemleri de eylem planlarına çevirmek gerekir.
Güzelliklerini de sayfalar dolusu konuşabileceğimiz Bodrum için hiç eğip bükmeden şimdi, direkt konuya girelim. Düz söyleyince olmuyor genelde, bir de tersten deneyelim yazmayı Bodrum ve turizm gerçeklerine dair. Farkına varmak ve farkındalıklar için iğneyi kendimize batırıp “acı söyleyen dost” tarafında yerimizi alalım.
Neler olmaya devam ederse “Bodrum kurtulmaz”?
• Sezon boyunca hep bir ağızdan ve tüm platformlardan koro olarak “Bodrum’da sezonu uzatmak lazım” deyip, sonra bu yolda tüm kışlar boyunca formül üretmeme ve yerinde sayma başarısını sürdürür isek…
• Üst maddeye bağlı olarak, 12 ayın faturasını yakın ahali ve potansiyel yabancı turist grupları üzerinden 2 ayda çıkartma çalışmalarına hız kesmeden yine devam eder isek…
• Yumurta kapıya gelince harekete geçme ve günlük çözümlerle yönetme işlerinden vazgeçmemekte ısrar eder isek…
• İnsan kaynağını “kullan/at” ekseninde yönetmeye devam eder isek…
• İş hayatı terminolojisinin günümüz versiyonunda sıklıkça kullandığımız “multifonksiyonel çalışma” esasını; çalışanlara “en az imkânla, en çok işi yaptırma” sığlığı ve saflığı içinde kullanmayı ısrarla ve pervasızca sürdürür isek…
• Türlü medya platformlarında “haber olsun diye haber yapma edası” ile sadece yine yılın iki ayına ve bir kaç mekân özeline sıkışmış “lahmacun endeksli” havadisler servis etmekten bir türlü bıkmaz ve vazgeçmez isek…
• Turizm işletmelerindeki fiyat/kalite terazisini, kalite lehine dengeleme yolunda adımlar atmak yerine, hizmet ve servisleri geliştirmez ve bunu sağlama yolundaki en büyük değer olan “çalışan gücünü” yabana atar, karşılıklarını vermez isek…
• Rekabet ligindeki yarışı “yukarıya oynamak” ve bunu her tesisin “kendi en iyisine” olan yolculuğu şeklinde ele almak yerine, “doldur-boşalt” oynatmaya devam eder ve nitelikte el yükseltmeyi planlara dâhil etmez isek.
• Yukarıda saydığımız (ve nice sayamadığımız) maddelerin direkt ya da endirekt tüm etkileri ile Yunan Adaları turizmini ihya etmeye ve hatta onların kendi anakaralarından alamadıkları desteği biz vermeye son hız devam eder isek…
• Eskileri de dâhil, yeni tüm projeler için artık, hakikatte Bodrum’u Bodrum yapan “maviye ve yeşile saygıyı” hem kurumlara, hem de bireylere yönelik birincil ve koşulsuz madde haline getirmez isek…
• Otellerimize zorunlu kılınan sürdürülebilir turizm sertifikasyonu alma gerekliliğini herkes için anlamlandırmak ve bütünsel faydalarını işletmelerimize daha iyi anlatmak yerine, sadece “yasal zorunluluklar” üzerinden ilerlemekten kendimizi kurtaramaz isek…
• Yine, sürdürülebilirlik kriterlerini sadece zorunluluklar ve sertifikasyon gerekleri üzerinden okumaya devam eder, yapıları ve kurumları özünde ona hizmet eder hale bir an önce getirmez isek…
• Su kaynaklarımızın limitli ve tehlike altında olduğunu sadece barajların kuruduğu ve ihtiyaçların tavan yaptığı Temmuz-Ağustos aylarında hatırlar isek…
• İşletmeler için elbette ki hayati olan “Kapital Değer” yaratma felsefesini, bir o kadar kıymetli olan “Katma Değer” yaratma mantalitesi ile eş zamanlı ve eş değerde birleştirmeyi düşünmez isek…
• Türkiye genelindeki birçok örnekte yaşandığı gibi, her anlamda ve her aşamada “altyapı” konuşmaya “üst yapı” bittikten sonra başlar isek…
Evet, Bodrum yerinde olduğu gibi sayar ve tabiri caizse, “kurtulmaz”.
Unutmayalım ki, destinasyon yönetimlerinde en büyük ve esas eksiklik, gelişme yolundaki olumsuzluklara karşı “verilmeyen reaksiyonların” eksikliğidir. İyi “çok iyinin” düşmanıdır, “yeterince iyi” felsefesi ile yönetim yürütmek fren yapmaktır. Gelişim ve iyileşme/iyileştirme mekanizması ise döngüsel bir yolculuktur, devir daim etmelidir.
Bodrum’da diğer birçok değerli destinasyonumuz gibi adına münhasır “tektir” ve yarışı da aslında sadece “kendi” iledir. Bugünden daha iyi bir yarına sahip olacak Bodrum için anlatmaya, anlamaya ve harekete geçmeye devam diyelim.
Kalın sağlıcakla!