Bugünlerdeki iğrenç gündemden biraz olsun uzaklaşmak istiyorum. Zaman ilerledikçe, maalesef insanlık daha da kötüleşiyor ve neredeyse yaşanmaz hale geliyor, Hayat!
Bu yüzden ben bugün biraz nostalji yazmak istedim. Hep deriz ya, eski günler ne kadar güzeldi, Ahh nerede o eski günler diye!
Ben biraz 1990 ‘lar da yaptığımız Turizm den bahsetmek istiyorum. Henüz teknoloji neredeyse yokken. Otel resepsiyonlarında her şeyin manuel yapıldığı ve koca Topuzlu oda anahtarlarının olduğu dönemden:) Her şey ne kadar da doğaldı ve gerçekti. Fiyatlar olması gerektiği gibi ve genelde yarım pansiyon verilen hizmetin komplike konsept içerikleri olmadan tıkır tıkır işlediği zamandan. Otellerde ekstra gelir olarak öğle yemeği ve akşam barda yapılan içecek ekstralarından memnun olunduğu zamanlardan.
Tur rehberlerinin neredeyse her misafire farklı turlar sattığı ve misafirin otellerinden çıkıp Pamukkale, Kapadokya, Perge, Aspendos, vs. turları yapıp güzel Ülkemizi keşfettiği o güzel zamanlardan.
Bugünlerde havalimanlarının yetmediğinden, uçakların rötarlarından ve yoğun kalabalıktan şikâyet ediyoruz ki bu gerçekten çok rezil durum! Ancak 1990’lar da Antalya havalimanında, her biri farklı pleksiglastan yapılmış acente stantlarında ve acente ismi yazan karşılama tabelaları ile nasıl turist karşıladığımızı, onları nasıl otobüslere yerleştirip her yöne gönderdiğimizi, cep telefonu olmadan bir şekilde iletişimde kalıp bu operasyonları neredeyse kusursuzca yönettiğimiz hatırlayanlar vardır.
Günlük turların dışında, otobüs, otobüs batı, kuzey ve doğu Anadolu turları grupları vardı ve aynı şekilde havalimanında karşılanır oradan rehberleri ile turlarına başlarlardı.
Yani hem otelci hem acenteci yaptığı işten, ağırladığı misafir portföyünden çoğunlukla memnundu.
İllaki o zamanlarında kendine özgü zorlukları mutlaka vardı ama şu anki gibi asla değildi.
Teknoloji geldi, internet geldi, her şey dahil konsepti yaygınlaştı ve tamamen farklı bir turizm şekli oluştu. Kötülemek için asla değil sadece kıyaslamak istedim.
Ve değinmeden bitirmek istemiyorum:( Türkiye de bir Narin gerçeği varken hayata bakışım ne kadar pozitif olabilir ki?
Pembe mi yağardı eskiden yağmurlar, rüzgâr üşütür müydü çiçekleri
Kim öpünce uyanırdı güneş, sanırım darıldı artık masallar
Bir çocuğun hayallerinde dans ederken uçurtmalar
Papatya gözlerini kapatır mıydı usul usul
Okyanus deniz kızlarının saçlarını okşarken, kime şarkı söylerdi yıldızlar
Sanırım kırıldı artık rüyalar, artık acı serpildi sabahlara
Savaş tuttu köşe başını ,zaman uzanıp sildi tüm tebessümleri dudaklardan
Yok oluyor yaşamın renkleri bir bir
Ölümün elleri kapıyor gözlerini çocukların
sanırım yok oldu artık umutlar!
Oya KARAEGE
Sevgiler,
Hediye Çete