2023 de bizi bekleyenler…

Neden 2 yıl üst üste başarılı bir sezon geçiremiyoruz, neden hep bir inişli – çıkışlı sezon yaşıyoruz?

Son aylarda yine başladık dertlenmeye; turist yok, oteller boş, fiyatlar yüksek, havalar kötü.. Son yılların değişmeyen sloganları, değişen hiçbir şey yok hep aynı terane! Değişmesi için bir şey yapıyor muyuz? Bana göre hayır.

Ne Turizmin başında bulunanlar yaptıkları yanlışları anlıyor ne de bir çözüm üretiyorlar. Böyle gelmiş böyle mi gidecek? Yukarıda saydıklarımdan bir tek hava koşullarını değiştiremiyoruz, onun dışındakiler bizim elimizde...

Neden feryat ediyoruz? Çok basit geçen yılın olumlu rüzgârı ile bu sezon da aynı olumlu havayı yakalayacağımızı düşünerek fiyat belirledik, zamlar havada uçuştu, hiç kimse sağına soluna bakmadı. Yani komşu veya rakip ülkeleri göz önünde bulunduran olmadı.

Şu an Kemer, Alanya ve Belek bölgeleri maalesef istenilen doluluklara ulaşamadı. Ama milli kurtarıcımız 9 günlük bayram tatili geliyor. Geliyor da ya sonrası?  Önlem aldık mı, baktık mı? Kimler ne yapıyor diye? Gerek yok onlar bizi örnek alsın!

Ama gerçek olan şu var, artık Avrupalı turist de yılda 3 defa tatile gitmiyor. En fazla 2 defa ailece tatil yapıyorlar. 1’ncisi uçak ile bir seyahati,  2’ncisi ise emisyon salınım değerleri, sürdürebilirlik, doğayı koruma gibi düşüncelerin ön plana çıkan seyahatleri tercih ediyorlar, çoğu da kendi ülkelerinde tatili tercih ediyor.

Rekabet konularına biraz dikkat etmemiz gerekiyor, zira Yunanistan, İspanya veya Mısır’da da enflasyon arttı ama bizim ülkemizdeki kadar değil ve bunu fiyatlarda görebiliyoruz.

Yukarıda saydığım maddeler turistlerin neden gelmedikleri konusunda belki  bize bir ışık tutabilir. Ama ya geldiklerinde neler ile karşılaştıklarını hiç görüyor muyuz veya dikkat ediyor muyuz?

Müşteri uçaktan indi, valizini aldı dışarı çıktı, karşısında bir insan yumağı ile karşılaşıyor. Biri bir tabela tutmuş, diğeri bir kağıt, bir başkası taksi,  bir diğeri de private transfer diye bağırıyor ve önce ne yapacağını şaşıran turist sonrasında zar zor hangi kontuara gideceğini seçebiliyor.

Sonrasında otobüse binip,  yol boyunca; bizlerin bile utanarak ve üzülerek baktığı, moloz yığınları, kazılmış ve kaldırımsız yollar, sokaklara taşmış çöpler, kapakları açık çöp konteynerleri eşliğinde otellerine varıyorlar.

Bir kere Lara - Kundu ve Kundu - Belek arasındaki yoldan gitmenizi tavsiye ederim. Yukarıda yazdıklarımın aynısı göreceksiniz.

Milyon dolarlık otel ve futbol – golf sahası yatırımları yapılmış ama çevre adına hiçbir şey yok. Oteller birer cennet fakat dışarısı gece kondu mahallesi. Lara Kundu da bulunan dükkânlar birer orta doğu görüntüsü, kaldırıma park etmiş araçlar, dükkânın önünde elinde çekirdek çitleyen veya tespih sallayan esnaf. Hemen hemen her dükkanda aynı mallar ve müşteri kapmak için birbirleri ile yarışan mağaza personeli.

Bu mudur tatil cenneti? Bu mudur bizim dışarıya vereceğimiz görüntü?

Çevreye olan duyarlılığımız ‘’ SIFIR ‘’ geçen hafta Dünya Çevre gününü kutladık. Evet kutladık.  Törenler yapıldı, çelenkler koyuldu ve konuşmalar yapıldı. Birkaç bireysel çaba dışında maalesef hiçbir şey yapmıyoruz. Mavi ve yeşil bayrak alıp duruyoruz ama arka taraf yani Hinterlant boş ve bakımsız.

Alt Yapı ve İnşaat ise ayrı bir olay;  Koskoca bir kış geçer sonra bakılır ki,  sezon başlamak üzere. Apar topar başlanır yol, asfalt çalışmalarına.  Mayıs Haziran gelir halen yollar kazılı,  asfalt dökülmemiş, her yer toz duman.  O toz duman içerisinde tatil yapmak veya kaldığınız otelin yan tarafında bir inşaatın devam etmesi sizin hoşunuza gider mi? Sözde mayıs da İnşaat yasağa başlar ( ki artık buna da emin değilim bence işini halleden devam ediyor inşaata )    ama içeriden çalışılmaya devam edilir inşaatın etrafına bir perde çekilir ve çalışmalar devam eder.  Acaba denetleyen var mı?         

Eski yazılarımı karıştırırken 2018 yılında yazmış oluğum yazıdan bir paragraf aktarmak istiyorum.                                                                                                

‘’Aktob toplantısında konuşan Antalya Valisi sıfır atık diye bir kampanya başlatmak istiyormuş. Çok güzel bir fikir, hemen yapılsın, proje oteller saptansın ve bu konuda bir ilke imza atalım. Fakat bundan daha önemlisi bu çalışmalarda yer alacak olan insan faktörü. Bu konuda yeterince eğitim verilmezse bu proje ölü doğar. Ama tabi ki sadece otellerde değil, bu konu ‘’Çevre kirliliği’’ tüm ülkeye yayılması gerek, insanlar artık ellerindeki plastik şişeleri, çöpleri sokaklara atmamayı, çöp konteynerlerin kapaklarını kapalı tutmayı bilmeleri  gerek. İnsanlarımız ne yazık ki, Ülkemizdeki orman yollarına ve  yol kenarlarına  bir çöp atma yeri algısı ile yaklaşıyorlar. Bunun eğitim ve gerekirse cezai yaptırımlarla engellenmesi gerekiyor. Kural ve kanun var ama uygulayan yok.. Bu konuda biraz daha duyarlı olmamız gerekiyor.’’

Aradan 5 yıl geçti halen aynı yerdeyiz.

Değinmek istediğim daha doğrusu dile getirmek istediğim bazı konu başlıkları var, Bunlar, Antalya için ileriye dönük tehlike arz eden ve en kısa sürede çözülmesi gereken konuların başında geliyor:

• Şehir içi raylı sistem ( Konyaaltı – Kundu arası bağlanması gerek )
• Altıntaş Mahallesi inşaat kaosu ve yolların ve alt yapının yetersiz kalması, daha şimdiden yollar tıkanıyor ve trafik felç oluyor, yaz sezonunda uçağını kaçıran çok vaka ile karşılaşırız.
• Çevre kirliği ve yol kenarındaki molozlar.
• Alanya karayolu, bu güzergâh yani D400 karayolu artık yeterli değil, acilen önlem alınması gerek.
• T1 – T 2 arası Shuttle servis. Herhangi bir terminale gelen yolcu diğer terminale gitmek için taksiye binmiyor. ( zira taksiciye de yazık saatlerde bekle sonra kısa mesafeye git ) Buraya havalimanını işleten şirket veya DHMİ bir Shuttle Servisi koymak zorunda.

Yine bir 5 yıl sonra bu yazdıklarımdan alıntı yapmamak ümidi ile…