Son dönemde özellikle Avrupa ve Amerika’da hızla popülerleşen GLP-1 analogları, yani halk arasındaki adıyla “zayıflama iğneleri”, birçok kişi tarafından ameliyatsız kilo verme umudu olarak görülüyor. Bu ilaçlara yönelik ilgi arttıkça, konuya dair beklentiler de yükseliyor. Ben de bu hafta, yıllardır obezite tedavisiyle uğraşan bir cerrah olarak, bu popüler tedavinin perde arkasındaki bilimsel gerçekleri sade ve anlaşılır bir çerçevede paylaşmak istiyorum.
GLP-1 analogları aslında diyabet tedavisi için geliştirilmiş ilaçlardır. İştahı azaltmaları, mide boşalmasını yavaşlatmaları ve kan şekeri kontrolüne katkıları nedeniyle zaman içinde kilo kaybı için de kullanılmaya başlanmıştır. Günlük enjeksiyonlardan haftalık uygulamalara geçilmesi, bu tedaviyi pratik hâle getirerek geniş bir kitle tarafından tercih edilir kılmıştır.
Ancak tıpta her yeni yöntem gibi, GLP-1 analoglarının da güçlü yönleri olduğu gibi sınırları vardır. Bilimsel çalışmalar, bu ilaçların bazı hastalarda anlamlı kilo kaybına yardımcı olabileceğini gösteriyor. Fakat uzun vadeli etkileri, özellikle tiroid veya pankreas hastalığı olan kişilerdeki güvenlik profilleri ve tedavi sürecinde ortaya çıkabilen gastrointestinal yan etkiler hâlâ dikkatle izlenmesi gereken konulardır. Birçok hasta ikinci hafta civarında bulantı, kusma veya iştahsızlık nedeniyle tedaviyi bırakmaktadır. Bu da bize, yöntemin herkese uygun, mucizevi bir çözüm olmadığını açıkça gösteriyor.
Dolayısıyla GLP-1 analoglarını bariatrik cerrahinin alternatifi olamamakla birlikte, mide balonunun veya mide botoksunun alternatifi olarak görmek tam olmasa da daha kabul edilebilir. Bu yöntemler, kişiye özel planlandığında birbirini tamamlayabilir; ancak uzun vadede en etkili ve kalıcı sonuçlar hâlâ cerrahi tedavilerde elde edilmektedir. Obezite, çok faktörlü bir hastalıktır ve tek bir tedavinin herkese aynı sonucu vermesi mümkün değildir.
Makalenin sonunda Antalya’dan da söz etmek isterim. Çünkü Antalya, sadece sağlık hizmetlerinin kalitesiyle değil, aynı zamanda dünyanın en eşsiz coğrafyalarından biri olmasıyla da yılın 12 ayı boyunca benzersiz bir destinasyondur. Elli yılı aşkın turizm tecrübesi, her biri tarih dolu seksenden fazla antik kenti, dört mevsime yayılan doğa sporları, yürüyüş rotaları, kanyonları ve kültürel atmosferiyle Antalya; tedavi için gelen hastalarımıza aynı zamanda unutulmaz bir seyahat deneyimi sunuyor.
Obezite cerrahisi ve endoskopik tedaviler konusunda ülkemizin dünyanın dört bir yanından ilgi görmesinde, Antalya’nın bu çok yönlü potansiyelinin de büyük bir payı var. Hastalar tedavilerini olurken aynı zamanda bu şehrin sunduğu tarih, doğa ve konforu da deneyimleme fırsatı buluyor.
Sonuç olarak, GLP-1 analogları bilimsel olarak umut vadeden bir tedavi seçeneğidir; fakat henüz nihai çözüm değildir. Tedavi kararı, kişiye özel değerlendirme ile verilmelidir. Benim yaklaşımım her zaman aynı: Bilginin ışığında ilerlemek, gerçekleri saklamamak ve her hastaya kendi ihtiyaçları doğrultusunda en doğru yolu sunmak.
Antalya ise bu yolculuğun her adımında, hem sağlıkta hem turizmde yanımızda duran güçlü bir partner olmaya devam ediyor.