Yıllar biri biri ardına geçiyor ve senaryo ne yazık ki tekrarlamayı sürdürüyor.
Ana pazar dediğimiz potansiyeli anlamında lokomotif konumunda olan pazarlarda her ne nedenle olursa olsun herhangi bir sıkıntı çıkmaya görsün turizmin başkenti Antalya’yı bir şekilde dara düşürüyor.
Aslında şapka çıkarılacak şaşırtıcı bir dayanıklılığımızın olduğu da ayrı bir gerçek.
Gerçekten de başka herhangi bir sektörde kolay görülemeyecek bir mücadele sergileyerek söz konusu tekrarlayan sıkıntılara ragmen ülke ekonomisine güç katmaya çabalıyoruz.
Bugünlere değin yaptığımız ve hala yapmaya devam ettiğimiz irili ufaklı tüm hatalarımızı türlü vesilelerle dile getirmemizi ve bu anlamda özeleştiri yapabilmemizi de sektörün geleceği adına çok değerli buluyorum.
Tüm bunlar elbette kendi içimizde cesaretle dillendirerek hemhal olduğumuz meselelerdir.
Ancak yaşayarak gördüğümüz üzere turizm coğrafyamızda yaşanan siyasi ve bağlantılı bağlantısız bir ekonomik olumsuzluk umutla başladığımız her yeni sezona çelme takmayı da bir şekilde sürdürüyor.
Belki düşmüyoruz ama bir şekilde tökezliyoruz.
Yıllardır alışageldiğimiz ve sadece bir zamanlar keyfini iyiden iyiye çıkarabildiğimiz ana pazar kolaylığı nedeniyle özellikle son dönemde yaşadığımız sıkıntılar bizi aslında oldukça geciken yeni bir anlayışa yöneltti ve “HER PAZAR ANA PAZAR “noktasına geldik.
Yani mevcut gücüne bakmaksızın turizm coğrafyamızdaki irili ufaklı tüm pazarlarımızı bugünden başlayarak yarınlara dair geliştirip güçlendirmemiz gerektiğini anladık.
Akdeniz çanağındaki rakiplerimiz içerisinde bizden başka bu derece ana pazar bağımlılığı yaşayan bir başka turizm ülkesi var mıdır bilemiyorum ancak her pazarı önemseyerek ayrı bir anlam yüklediklerini ve bunun da meyvelerini topladıklarını iyi biliyoruz.
Dolayısıyla bizim böylesi bir kısır döngüden bir türlü çıkamıyor olmamızı hizmet kalitesi ile belli önemli başarıları yakalamış olan turizm hareketimizin geleceği adına mutlaka çok iyi değerlendirmemiz gerektiği düşüncesindeyim.
Sök konusu bu önemli değerlendirmeyi dikkatlice yaparken diger taraftan da ürünlerimizin standartları oranında hala makul sayılabileceğini ısrarla savunduğumuz fiyatlarını ve çok daha önemlisi hizmet kalitesinde ulaştığımız çizgiye uyumunu herhangi bir yılgınlığa düşmeksizin turizm coğrafyamız başta olmak üzere tüm dünyaya anlatmak zorundayız.
Dünya genelinde değişim göstererek zorlaşan ekonomik koşullar doğrultusunda otel fiyatları ve tatil paketleri de zorunlu artış gösterirken bizdeki doğal artışlara karşı oluşan tepkileri anlamaya çalışıyor olsak da rezervasyon akışındaki durgunluğu sadece bununla ilişkilendirmenin de çok doğru olamayacağını görmemiz gerekiyor.
Bu anlamda yaşanacak bir panic halinin ise bize orta ve uzun vadede herhangi bir yararı olmayacak ve bizi sadece aslında hiç tasvip etmediğimiz pansuman tedbirlere yöneltecektir.