Kurlar Yükleniyor...
articledummy

“Euro 2020’den Başarı Dersleri ve Turizm Matematiğine Giriş”

Turizm Matematiği deyince, “o da nereden çıktı” demeyin lütfen, anlatacağım, hem de her ne kadar bir kıyas zorunluluğumuz olmasa da, karşısına sevgili “inşaat matematiğimizi” koyarak anlatacağım. Hani o 90’lı yıllardan beri turizm sektörümüze damgasını vurmuş ve hala da istikrarlı(!) bir şekilde hakim olan müteahhit egemen yapının adeta totemleştirdiği inşaat matematiği kıyasıyla…  


Öncelikle belirtmek gerekirse, iki bölümlük yazımızın bugünkü ilk kısmında; Euro 2020 katılımcılarından İngiltere Futbol Milli Takımının başarı formülünün şifrelerini anlamaya çalışacak ve bunun ortak paydada nasıl bir şekilde başlık konumuz olan Turizm Matematiği söylemi ile buluştuğuna bir göz atacağız.


Yazımızın gelecek haftaki ikinci kısmında ise Turizm Matematiği ifadesinin derinliklerine inecek ve onun ülkemiz otel işletmeciliği yönetimlerine ağırlıkla yön veren “İnşaat Matematiği” ile olan uyumunu (ya da uyumsuzluğunu) irdeleyeceğiz ve olası çözüm önerilerini  konuşacağız. 


Şimdi hep birlikte ve önce, pandemi kısıtlamalarından dolayı 1 yıllık bir gecikmeyle ancak bu yıl Haziran ayı içerisinde düzenlenebilen Euro 2020 Futbol Şampiyonasındaki İngiltere Milli Takımı performans ve başarısı üzerine yapılan medya analizlerine birlikte bir bakalım. 


Burada mevzu konumuz elbette ki “Futbol” ile “Turizm” arasındaki evrensel ve kitlesel ilişkiler değil, her ne kadar dramatik bir penaltı sendromu sonrası kupaya uzanamasa da, İngiltere’yi şampiyonada finale taşıyan dinamikler üzerine yapılan başarı analizleri içindeki şifrelerin turizm işletmeciliğinde bize ne şekilde örnek olabileceği ve ilham verebileceği üzerine olacak. 


Baktığımızda, tüm dünya basınında şampiyona performansları üzerine çok fazla sayıda değerlendirme yapılmıştı ancak BBC.com Türkçe servisi tarafından kupa heyecanı devam ederken yayınlanan “Euro 2020: Gareth Southgate’in başarısından neler öğrenebiliriz?” başlıklı bir haber en dikkat çekici olanlardandı ve analizde bazı tespitler şu şekilde sıralanıyordu: 


“İnsan psikolojisiyle ilgili evrensel bir şey varsa o da etrafımızı bize benzer insanlarla  doldurmayı sevdiğimizdir. Antik Yunanlar buna "kendine benzeyeni sevme" anlamına gelen hemofili diyordu. Plato bu durumu "İt ulur, birbirini bulur" diye anlatıyordu. 


İngiltere futbol takımı için de 30 yıldır bu durum geçerliydi. Takımı futbol dünyasında yetişmiş  adamlardan tavsiye alan gerçek bir futbol adamı yönetiyordu. Ana fikir, ne kadar çok futbol uzmanını  bir araya getirirseniz futbola dair o kadar fazla bilgiyi bir araya getirebileceğiniz ve böylece rakibinizi  yenmenin yollarını bulabileceğiniz fikriydi. 
Dünyaca ünlü ragbi koçu Sir Clive Woodward'ın birkaç yıl önce İngiliz ekibi Southampton'a  yardımcı teknik direktör olarak atanması tam da bu yüzden eleştirilmişti. Futbol yorumcuları "Ama o  bir ragbici, futbol dünyasında danışacak antrenör mü kalmadı?" diyordu. 


Fakat burada şöyle bir sorun var: Bir futbol adamı, diğer futbol adamlarının bildiği şeyleri  zaten biliyor. Bu argümanlar yüzeysel bakıldığında ikna edici. Bir futbol antrenörü bir ragbi koçuna  kıyasla futbol alanında haliyle daha fazla bilgi sahibidir. 


Futbol adamları aynı ortamda sosyalleşiyorlar, benzer taktiklerden etkileniyorlar, bilinen  beslenme ve dinlenme rejimlerini uyguluyorlar. Aslında birbirlerinin entelektüel klonu gibiler. Üç  başarılı futbol adamını bir odaya koyduğunuzda bireysel açıdan çok bilgili üç kişiyi yan yana getirmiş olursunuz fakat diğer yandan da kolektif bir monotonluğa sahip olursunuz. Zira bunlar birbirlerinin varsayımlarını yine benzer şekillerde değerlendirirler. Konforlu ve benzer fikirlerin çıktığı bir ortam oluşur ama bu aynı zamanda tekdüze ve yaratıcılıktan uzak bir ortam anlamına gelir…” 
Yazının devamında ve konumuza esas teşkil eden kısımda ise, İngiltere Teknik Direktörü Gareth Southgate tarafından göreve geldiği 2016 yılında kurulan “Teknik Danışmanlık Kurulu” adlı yapı anlatılıyor. Bu kurul üyelerinin gönüllü düzende ve maaş almadan çalıştığı, teknik yönetime takım performansının nasıl arttırılabileceği hususunda tavsiyeler verdikleri belirtiliyor.  
Kurulda kimler mi yer alıyor? Listeye hemen bir göz atalım. 
∙ Bisiklet Antrenörü Sir Dave Brailsford  
∙ Sandhurst Askeri Akademisi Komutanı Albay Lucy Giles 
∙ Olimpik Kürekçi Kath Grainger 
∙ Teknoloji Girişimcisi Manoj Badale 
∙ Ragbi Antrenörü Stuart Lancaster  
∙ St. George's Park'taki ulusal futbol merkezinin arkasındaki isim olan David Sheepshanks. 
Etkileyici, değil mi? Benzer bir kurulun, benzer alanlardan bizim ülke milli takımımız için bir araya getirildiğini düşünelim bir an için. Şampiyonada tarihteki en kötü performanslarından birini gösteren (en son 6-1’lik Hollanda hezimetiyle de başarısız sonuçlara devam eden) ve çalkantısı hiç bitmeyen Futbol Milli Takımımız için de bir komisyon, teşbihte hata olmaz, gerekiyor sanırım artık. Hatta yardımcı olsun diye ben bir örnek liste yapmış olayım burada, belli mi olur belki de ilham verir. 
∙ Milli Dağ Bisiklet Antrenörü Ömer Faruk Meydan 
∙ Kara Harp Okulu Komutanı Tuğgeneral Gültekin Yaralı 
∙ Kürek Milli Takım Antrenörü Yusuf Hikmet Oktar 
∙ Bilgisayar Mühendisi, Teknoloji Girişimcisi Nevzat Aydın 
∙ Güreş Antrenörü Salih Bora 
∙ Akademisyen, Psikolog, Prof. Dr. Üstün Dökmen 
Tabii, bu ve benzeri bir kurulun söz konusu olma hali ve devamında neler olabileceği, nasıl tepkiler  gelebileceği üzerine, yüzünüze gelmesi muhtemel “gülümseme” halini de çok doğal tahmin  edebiliyorum. Gündem şüphesiz, şu an olduğundan daha da renkli ve şaşırtıcı bir hal alacaktır. 


Aslında, İngiltere kamuoyu da bu danışma kurulunu ilk etapta şaşkınlıkla karşılamış, hatta futbol yorumcuları tabiri caizse “dehşete düşmüş”, Ada basınında “bunlar futbol adamları değil” gibi eleştiriler de yer almış. Oysaki grubun kurulma amacı ise işte tam da bu noktada yatıyor diye devam ediyor BBC.com haber servisinin anlatımı;

“Hazırlık, beslenme, veri, zihinsel dayanıklılık gibi pek çok alanda yeni fikirleri futbol takımına katabilmek.” 
Bu haber analizin finalinde geçen (ve turizm matematiği başlığı altında da çok önemle kullanacağımız) “kolektif zekânın ortaya çıkarılması”, “farklılıkların gücü” gibi anahtar sözcükler ise gerçekten not  almaya değer ve tabii bir de final cümlesi var ki, belirtmezsek olmaz: 


“Pandemi sonrası çağda dünya hiç olmadığı kadar hızlı değişirken, başarı kilidinin anahtarı  çeşitlilikten gelecek…” 
İngiltere Milli Takımı böyle bir kurgu akış içerisinde finale yükseldi ancak kupayı kıl payı kaçırarak şampiyonada ikincilik kürsüsü ile yetindi. Onlar için ders çıkarmak adına, demek ki daha çalışacakları yol varmış diyelim, biz de ana konumuza, işin turizm dinamikleri ile olan paralelliğine ve Turizm Matematiği ile ilgili olan kısmına dönelim.
Kesin olan şudur ki; Turizm Matematiğinde çarpan değer “İnsan Kaynağı”dır, İnşaat Matematiğinde ise bu, yatırıma konu olan tüm “Fizik Kaynaklar”dır. Turizm işletmelerinde başarı için bu iki çarpan değerin bir arada ve uyumlu bir biçimde ele alındığı sentez idealdir, en mükemmelidir. Gelin görün ki, ülkemizdeki turizm otelcilik yatırımlarında işleyen çoğunluk senaryo bu ideallik ve mükemmeliyetten uzaktır. 


Muazzam çizgiler ve bütçelerle hayata geçirilip tamamlanan yatırımların ön aşamasında her şey  “inşaat matematiği” gerek ve gerçekleri ile olabildiğince mükemmel ilerler. Esas konu ise açılış  kurdelesinin kesildiği andan itibaren başlar, zira bu tarz yapılarda işletme hizmete girdikten sonra da Mühendis  ve/veya Mimar perspektifi egemen bir yönetim anlayışı, “şantiye” kültürü ve dinamikleri üzerinden yorumlanan bir operasyonel akış hâkim olmaya devam eder.  


Teknik olarak ve kâğıt üstünde bu işleyiş düzende hiçbir sıkıntı yoktur ancak konu, misafir ağırlama ve memnuniyeti odaklı bir turizm işletme yürütmesi ve dahi ötesinde turizmin en bilinen evrensel olmazsa olmaz başarı formülündeki “mutlu yatırımcı-mutlu çalışan-mutlu misafir” döngüsü olduğunda, inşaat matematiği-turizm matematiği çarpışması da kaçınılmaz olur.  


Özellikle altını çizersek, burada bahis ettiğimiz kesinlikle haklı-haksız, doğru-yanlış ayrımı yapmak veya birinin yerine diğerini koymak değil, aksine her iki düşünce yapısının da kendi normları içerisinde doğru olduğunu vurgulamaktır. Amaç burada işletme için en doğru olanın yakalanması, inşaat ve turizm matematiği gereklerinin birlikte ve uyum  içinde yürütülmesi ve hedef birliğinde buluşturulmasıdır. 


İşte bu hedef birliğinin sağlanması yolundaki matematikler arası kıyaslamaları, inşaat/yatırım sektöründe cevabı her zaman net olan 2 kere 2’nin ağırlama sektöründe her zaman 4 etmediği gerçeğini ve turizm işletmelerinde “kolektif zekâ”, “farklılıkların gücü” ve “uyumlu çeşitlilik” ile kazanılabilecek nice zaferleri ve başarı formüllerini bir sonraki devam yazımızda paylaşacağız. 


Farklı düşünen insanlarla birlikte düşünebilmeye başladığımız gün, başardığımız gündür.
Kalın sağlıcakla.

Yayın Tarihi
13.09.2021
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla