1958 ders yılı başında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde 1. Sömestr derslerine devam ettim ve 1. Sömestr sonunda Uluslararası Talebe Mübadelesi (Değişimi) AIESEC kanalıyla yurtdışına çıkış izni kazandım. Pasaport vb. formaliteleri halledip İstanbul – Sirkeci Garından Hamburg trenine bindim. Anne ve babamın öngördüğü yiyecek ve giyeceklerle tıkabasa dolu 3 bavulum ve 1 çantamla TÜRKİYE-YUNANİSTAN-BULGARİSTAN-YUGOSLAVYA-AVUSTURYA-üzerinden HAMBURG ALMANYA trenindeydim.
Bu benim 1958 – 1965 yılları arasında 7 yıl sürecek Almanya talebelik ve turizm hayatımın başlangıcıydı. UZUNKÖPRÜ istasyonuna yaklaşırken pasaport ve gümrük işlemleri başladı. Pasaport polisi ve gümrük memurlarını güleryüz ve büyük bir heyecanla selamlayıp evraklarımı verirken başıma neler geleceğinden habersiz tatlı bir heyecan içerisindeydim.
Pasaport polisinin “Siz bu şekilde yurtdışına çıkamazsınız, yurtdışına çıkabilmeniz için Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’ndan 40 Alman Markı döviz almak mecburiyetindesiniz” dediğinde o tatlı heyecanım, acı bir telaşa dönüştü. O zamanlar çok sıkı bir kambiyo rejimi vardı; nereden olduğunu ispat edemediğin döviz bulundurmak yasak olduğu gibi, yurtdışı çıkışlar da bu tür şartlar ve formalitelere bağlıydı ve ben bu 40 Mark’ı almayı ihmal etmiştim.
Çaresiz tahta bavullarım ve ben Uzunköprü İstasyonunda trenden indik. İstasyon memurlarının yardımı ile bu ilk yurtdışı seyahatimin planını yaptık ve bavullarımı onlara emanet ettim. O geceyi Uzunköprü’nün en lüks otelinde geçirdim. Bu tam bir kabustu, lüks otelde bana verilen odada, 2 ayrı kişi daha konaklıyordu. Beni odama götüren otelci, büyük bir özgüven ve gururla yatak çarşaflarında benden önce sadece 4 kişinin yattığını söyledi.
Ertesi sabah çok erken bir trenle, Sirkeci’ye geri döndüm ve 40 Mark’lık formaliteyi hallettim. 24 saat gecikme ile tekrar yola koyuldum. Uzunköprü’de bavullarımı yeni trene yüklemeyi unutmadım. Bu acı hikayeyi anlatmaktaki maksadım sahip olduğumuzda hiç farkında olmadığımız özgürlüklerin, yasak olduğunda önemli, hatta hayati olabildiğini göstermekti.
Bir bilimkugu filmi gibi geçen 3 gün 3 gece sonunda 3 tahta bavul ve 1 plastik çantamla birlikte Hamburg’daydım.