Kurlar Yükleniyor...
articledummy

LEZZET HATIRASI

“Tabağındakileri bitir,yoksa arkandan ağlar” telkiniyle büyümüş bir neslin çocukları olarak,yemekle aramızdaki duygusal bağın farkında olmasak da aslında yemek sadece fiziksel bir eylem değildir.Yemek,insanın en temel ihtiyaçlarının başında gelen sevgi ve hazzın deneyimlendiği çok özel bir eylemdir.Bir bebek dünyaya gözlerini açar açmaz ilk sevgi ve hazzı anne memesinde bulan insanın yemekle arasındaki psikolojik bağ ömür boyu sürmektedir.


Yemek yemek,dünyanın en keyif veren eylemlerinden biri.Beş duyuyla hissedilen muhteşem bir sanat eseri sanki.Yemek yerken mutluluk hormonu hücrelerinizi doldurur,ağzınız sulanır,burnunuz kokularla aşk yapar,gözünüzde tabaklar uçuşur,kulağınız yemekten yükselen cızırtıları duyabilmek için pürdikkat kesilir.


Her insanın birçok hatırası vardır yemek konusunda.Çocukluğundan,ailesinden kalan lezzet kırıntıları gibi.Daha sonra hayat boyunca o çocukluktan kalma lezzetler hep aranır.Bir anlamda aile mirasıdır bu lezzetler.İnsanı kendine özgü kılan,ona kim olduğunu,nerden geldiğini hatırlatan önemli bir unsurdur lezzet hatırası.
Ülkemizde son yıllarda şehirleşmenin hızlanması,nufüs yoğunluğunun artması,kadınların iş hayatına daha fazla dahil olması sonucunda tüketimde önemli yeni bir pazar ihtiyacı oluştu.Yaşam ve alışveriş merkezlerindeki önemli artışlar da pazarlama teknikleri ile ticari faliyetleri artıracak bir etkiyi beraberinde getirdi.Her insanın kesesine uygun ihtiyacını karşılayacağı ve zaman geçirebileceği alternatiflerin yaratılması,insanların tüketim alışkanlıklarındaki değişimler dışarıda daha fazla zaman geçirmelerini sağladı.Yeme içme yerlerinin çoğalmasıyla birçok şirket,personeline şirketlerinde yemek vermek yerine yemek ticket’ı vererek personeli dışarıda yemek yemeye yönlendiriyor.Her kültür besler ama kimin,nerede,ne vakitler,neleri,neyle,nasıl yiyeceğini alışkanlıklarımız  belirler.Günün ilk yemeğinde köylünün çorba,kentlinin kahve veya çay içmesi bir kültür kalıbıdır.Tarım kültürlerinde,yemek aile sofrasında yendiği halde;endüstri (kent) kültürlerinde,öğle yemeği iş yerlerinde okulda,akşam yemeği ya dışarıda (restoranda) yeniyor,ya da hazırcılardan getirtiliyor.Ailece yemek geleneği gücünü yitiriyor.Boşanma oranlarının hızlı artışını,kadının ekonomik bağımsızlık kazanması kadar,aile sofrasının giderek tenhalaşmasına bağlayan gözlemciler var.


Bayramların direkt olarak tatil algısı yaratıyor olması sizleri de bizim kadar endişelendiriyormu bilmem ama,geçmişin o kalabalık sofraları,sürekli çalan kapılar,şeker toplayan çocuklar,dolup taşan misafir odaları,her daim herkese açık olan sofralar,paylaşmanın bereketi,mutluluğu…Hayatın anlamını ifade eden şeylerin listesinde bunların üstüne kaç madde daha ekleyebiliriz ? Manevi değerlerimizin kıymetini bilmek,dört elle sarılıp sürekliliğini sürdürebilmek ve en önemlisi de arkamızdan gelen nesle bunu öğretebilmek gerek.Hayat koşulları ailenin fertlerini başka istikametlere sürükleyebilir.Fakat bayramda ya da öncesi veya sonrasında tüm ailenin aile büyüğünün evinde bir araya gelmesi,bir sofra etrafında toplanması kadar güzel bir paylaşım daha var mı?Bayram sofraları klasiktir,bildiğimiz geleneksel tatlarla öyle çok fazla oynanmasına gerek yoktur…


Keyifle yendiği her halinden belli bir yemek,tabakta kalmış sosu son kez sıyırmayı bekleyen bir minik parça ekmek,kadehin üzerindeki sohbet izleri,vaktin nasıl geçtiğini bilemeden geriye kalan son masa olmak,”saati kaç etmişiz ?”diye birbirine sormak,gülüşmek,sonra da tatlı bir hüzünle hesabı istemek,çıkarken de her şey için çok teşekkür etmek.


Ne demiş Orhan Veli”güzel bir dünyada yaşamak istiyorsanız siz de öyle bir meyhane bulunuz.”

Yayın Tarihi
14.04.2023
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla