Türkiye, sunduğu yüksek hizmet standartları ve fiyat-performans dengesiyle dünya turizminde kilit bir
oyuncu olmaya devam ediyor. Ancak, özellikle alkollü içecekler üzerindeki yüksek Özel Tüketim Vergisi
(ÖTV) oranları, sektörün temel rekabet aracı olan "Her Şey Dahil" (All-Inclusive) konseptinin
geleceğini tehdit eden, kronikleşmiş bir sorundur. Sektör profesyonellerinin sürekli dile getirdiği gibi,
vergi yükünün enflasyon oranında artırılması, Türk otelciliğinin maliyetlerini katlamakta ve uluslararası
pazardaki rekabet şansını ciddi şekilde zayıflatmaktadır.
Bu durumun, sadece otel kârlılığına değil, aynı zamanda Türkiye turizminin toplam kalite algısına ve
uluslararası itibarına vurduğu darbeleri derinlemesine analiz etmek elzemdir.
1. Maliyet Artışı ve Uluslararası Rekabetin Kaybı
Yüksek ÖTV, doğrudan otellerin işletme maliyetlerine yansımakta ve rakip destinasyonlar karşısında
önemli bir dezavantaj yaratmaktadır.
Paket Fiyatlarında Baskı ve Rekabetin Zayıflaması
• Doğrudan Maliyet Yükü: Alkollü içecekler, Her Şey Dahil paketlerinin ana maliyet
bileşenlerinden biridir. Yüksek ÖTV oranları, bu ürünlerin maliyetini katlayarak artırmakta ve
fiyatlara yansıtılması zorunlu hale gelmektedir.
• Rakip Pazarlarla Dezavantaj: Türkiye'deki oteller, daha düşük alkol vergilerine sahip olan
İspanya, Yunanistan veya Mısır gibi ana rakiplerle kıyaslandığında, fiyat rekabetinde geride
kalmaktadır. Turizm, döviz kurundaki avantajı dahi bu yüksek vergi yükü karşısında
kaybetmektedir.
• Kârlılık Erozyonu: Maliyetlerin tamamını fiyata yansıtamayan işletmeler, kâr marjlarından
feragat etmek zorunda kalmakta, bu da tesislerin yenilenme ve modernizasyon bütçelerini
kısıtlamaktadır.
2. Kalite Düşüşü, Negatif Marka Algısı ve Sağlık Riskleri
Maliyet baskısı, otelleri düşük kaliteli yerel içeceklere yönelmeye zorlamakta, bu da misafir
deneyimini ve Türkiye turizminin itibarını olumsuz etkilemektedir.
AI Konseptinin İçi Boşaltılması
• Ürün Kısıtlaması: Oteller, maliyetleri dengelemek adına ithal ve premium yerel içecekleri
menülerden çıkarmakta veya ücretli hale getirmektedir. Misafirlere sunulan içecek
seçeneklerinin kısıtlı ve standart altı kalması, AI konseptinin cazibesini ve vaadini
zayıflatmaktadır.
• Misafir Memnuniyetsizliği: Yüksek beklentiyle gelen misafirler, kısıtlı seçeneklerle
karşılaştığında hayal kırıklığı yaşamakta; bu durum, memnuniyet anketlerinde ve uluslararası
sosyal medya platformlarında negatif geri bildirimlere yol açarak marka algısını
zedelemektedir.Toplumsal Sağlık ve Kaçak Üretim Riski
• Vergi artışları, alkol fiyatlarını yükselttiği için bazı tüketici gruplarını kaçak (merdiven altı)
üretime yönlendirmektedir. Sektör temsilcilerinin yıllardır dile getirdiği gibi, bu durum kontrol
edilemeyen, sağlıksız üretim tarzını artırmakta ve toplum sağlığını ciddi ölçüde tehdit
etmektedir. Uluslararası alanda, bu tür olayların Türkiye imajına verdiği zarar da göz ardı
edilemez.
3. Eylem Planı ve Çağrı: Sektör Birlikteliği Şart!
Bu yapısal sorunun çözümü, güçlü bir sektör birlikteliği, kanıtlanmış argümanlar ve konunun en tepe
siyasi noktalara taşınmasıyla mümkündür.
Konuyu En yetkili Noktaya Taşıma Zorunluluğu
Teşvik mekanizmalarının hayata geçirilebilmesi için sorunun yalnızca alt düzey bürokratik kademelere
değil, bizzat Cumhurbaşkanlığı, ilgili Bakanlar ve Meclis düzeyinde gündeme getirilmesi elzemdir.
Bunun için:
1. Ortak Ses ve Deklarasyon: TÜROFED, TÜRSAB ve bölgesel birlikler, bu maliyet baskısının döviz
kaybına, istihdam riskine ve uluslararası imaj zedelenmesine yol açtığını belirten, somut
verilere dayalı ortak bir deklarasyon yayımlamalıdır.
2. Veriye Dayalı Lobicilik: Yüksek ÖTV'nin yol açtığı maliyet artışları ve rekabet kayıpları, grafik
ve tablolarla desteklenmiş, sadeleştirilmiş sunumlar halinde hazırlanmalı; siyasi yetkililerle ve
vekillerle birebir temaslarda sürekli olarak gündeme getirilmelidir.
3. Özel Tüketim Bandı Talebi: ÖTV indirim talebi, bir maliyet azaltma isteği olarak değil, turizm
sektörünün döviz kazandırıcı faaliyetinin korunması ve uluslararası standartlarda hizmet
kalitesinin sürdürülmesi için zorunlu bir teşvik mekanizması olarak sunulmalıdır.
4. Farkındalık Kampanyaları: Ulusal ve uluslararası sektörel platformlarda, sosyal medyada ve
haber kanallarında bu konuya dikkat çeken, sürekli ve organize bir iletişim kampanyası
yürütülmelidir.
Sektörün birlik olup bu meseleyi en tepe noktaya taşıması, sadece otellerin kârlılığını değil, Türk
turizminin uluslararası arenadaki yüksek kalitesini ve rekabet gücünü uzun yıllar boyunca güvence
altına alacaktır. Bu, ertelenemeyecek kadar önemli, ulusal bir ekonomik önceliktir.